Scholarly Publications - Turkish Literature
Permanent URI for this collection
Browse
Recent Submissions
Item Open Access Shared secrets: (Re)writing urban mysteries in nineteenth-century İstanbul(Edinburgh University Press, 2022-12-31) Şimşek, Şehnaz Şişmanoğlu; Charrière, Etienne; Booth, Marilyn; Savina, ClaireItem Open Access Reading turcophilia: The Turkish life of pierre loti in Aziyadé and fantôme d’orient(2021-11-26) Almas, Hacer EsraAziyadé (1879) and Fantôme d’Orient (1891), an autobiographical debut novel and a travel narrative by Pierre Loti, are key texts in French exoticist literature. Set in the Ottoman Empire on the eve of its disintegration, Loti’s debut novel illustrates a young man’s discovery of life à la turque through an account of his stay in Istanbul and his liaison with Aziyadé, a young married Turkish woman from a harem. The affair ended with his departure, but Loti’s fondness for Istanbul remained. He returned to the city ten years later, as a best-selling literary writer and a member of the Academie Française, to seek the traces of his past. Fantôme d’Orient is the account of his three-day stay in search of his Turkish life and a self-reflexive meditation on memory, loss, death, and distance. Loti’s Turkish persona and profound attachment to the country raise questions on affect and affinity, or on what it means to write as a Turcophile. Taking its cue from the links among exoticism, imperialism and travel writing, this paper illustrates the personal, the political, and the poetic implications of Loti’s assumed Turkish identity. Focusing on affect and rhetoric, it seeks to answer how affinity shapes discourses conditioned by power and empire, highlighting its poetic potential and political sensibilities.Item Open Access Strangers in a strange land: Jewish memories of Istanbul in the memoirs of Roni Margulies(Routledge, 2021-09-15) Almas, EsraThis essay investigates the role of Istanbul, and of drastic urban change, in the shaping of a particular form of autoethnograpy, and, reciprocally, the role of life writing as a particular constituent of the city’s urban imaginary. The focus is the upscale cosmopolitan neighborhood of Nişantaşı, as seen largely through Jewish eyes, in the memoirs by the dissident writer and poet Roni Margulies: Jews Go Wild on Sundays [Margulies, Roni. 2006. Bugün Pazar Yahudiler Azar [Jews Go Wild on Sundays]. Istanbul: Kanat.], and My Family and Other Jews [Margulies, Roni. 2018. Ailem ve Diğer Yahudiler [My Family and Other Jews]. A published poet, journalist and member of the Turkish Workers Party, Margulies has been active in Turkey as a public intellectual. His memoirs are poetic, political, and humorous. They combine literary sensibilities with political commitments, addressing multiple tensions that have molded his identity as a Turkish Jew. The focus on Jewish lives provides a kaleidoscopic perspective to the city, the neighborhood, and to the practice of writing from the periphery. Retrospective but not nostalgic, Margulies takes issue with the notions of home and homeland, revealing the complexity of affinities. Margulies’s memoirs help reconsider the parameters of autoethnography, a mode of reading that questions not only the links between the auto and ethnos, but also the hierarchies between minor and major, center and periphery.Item Open Access Sözcüklerin peşindeki hayat: Semih Tezcan(Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, 2018) Tezcan, NuranItem Open Access Türkçe için "milli misak": dilimiz konusunda çağrılar(Ürün Yayınları, 2008) Halman, Talât SaitTalat Sait Halman's article, based on the keynote speech he gave on the occasion of the Turkish Language Day, deals with present-day Turkish and negative factors affecting its future.It concentrates on grammatical problems in publications as well as pronunciation errors in spoken usage, general problems, difficulties relating to coinage of new scientific and cultural terms, hegemony of western languages that cause problems for Turkish culture, the deletorious effects of debates resulting from disparate views of traditionalist and reformist linguistic specialists, and it puts forward a variety of solutions. Halman makes a call for the establishment of "Correct Usage Advisors" and of "Language Inspectors" at broadcasting and publishing institutions, for public support for the control and rectification of linguistic errors, public support, for language societies to disseminate publications relating to correct usage and for language experts to find ways of withstanding against western languages that pose problems for Turkish , and brings clarity ,to such topics as the creation of an "amalgamated language" necessary for the enrichment of Turkish. The primary intention of this article is to sensitize and mobilize the authorities in the direction of transcending difficulties and impediments that the Turkish language faces in furthering the development of our country's culture.Item Open Access Tomris Uyar’ın “Şahmeran Hikayesi” adlı öyküsüne metinlerarası bir yaklaşım(Geleneksel Yayıncılık Eğitim San. Tic. Ltd. Şti., 2015) Şahin-Yeşil, SinemBu yazının amacı, Şahmeran imgesinin geleneksel ve modern anlatılarda nasıl yer aldığını be- lirlemekten çok modern bir öyküde Şahmeran anlatılarının hangi amaçla kullanıldığını irdelemek, hikâyelerdeki modern dönüşümleri saptamaktır. Buradaki asıl sorun, geleneksel bir hikâyenin eyleyen özneler bazında nasıl modernize edildiği ve bu modernizasyon sonucu hangi anlamlara ulaşıldığıdır. Tomris Uyar’ın 1973 yılında yayınlanan “Şahmeran Hikâyesi” adlı öyküsü, içinde geleneksel metinlere gönderimleri olan modern bir öyküdür. Söz konusu geleneksel metinlerin başında, Kur’an-ı Kerim’de “Yedi Uyurlar” hikâyesini konu alan “Kehf” Suresi, Binbir Gece Masalları’nda yer alan ve Anadolu’da varyantları bulunan Şahmeran anlatıları ve doğu kültürlerinde yılan, kadın ve mağara imgeleriyle masal söylemi yer almaktadır. Çalışmanın temel amacı öznelere ilişkin metinlerarası gönderimlerin modern metinde yarattığı anlam zenginliğini metinlerarası ilişkiler bağlamında araştırmaktır. Ancak “Şahmeran Hikâyesi” geleneksel metinleri modern okurun beğenisine göre yeniden şekillendirmiştir. Örneğin öykünün asıl kahramanı olduğu anlaşılan Camsap modern bir tutumla ihanetinin sorumlulu- ğunu yüklenmiş, masallarda yer almayan yeni bir suç- ceza- vicdan anlayışıyla davranmış, bir seçim yapmıştır. Camsap’ın geleneksel kahramandan modern bir öykü kişisine geçişi, önemli bir modern dönüştürüm olarak belirmektedir. Bu yazı, modern bir öykünün beslendiği geleneksel metinlerle olan ilişkisi üzerine kuruludur.Item Open Access Orhan Asena'nın tarihsel olmayan piyeslerinde kadın(Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, 2008) Şen, EsraOrhan Asena, 1950 sonrası Türk Tiyatrosu’nun önemli yazarlarından biridir. Eserlerinde çok çeşitli konuları işleyen yazar kırkın üzerinde eser vermiştir. Yazarın eserleri fazla olduğu için de kadınların ele alındığı bu çalışmada belirli bir sınırlandırmaya gidilmiştir. Makalede Asena’nın tarihi olmayan tiyatroları seçilmiştir. Farklı açılardan ele alınan kadınlar, sistematik bir şekilde sınıflandırılmıştır. Bu sınıflandırmadaki nirengi noktaları ise; toplumsal koşullar, ekonomik yetersizlikler ve baskılar, toplumun dayatmaları ve beklentileri olmuştur.Item Open Access Kutlu narsisist: Fahr El Nissa Zeid(Ürün Yayınları, 2011) Halman, Talat S.This article deals with the artistic personality of one of the 201h centuries female painters Fahr El Nissa Zeid, who by some has been deemed "an inexplicable. or rather uncategorizable artist". As the daughter of a family of artists Zeid has a strong sense of vision. Zeid, whose paintings which also have features of certain Ottoman arts, has been on display all over the world. She has shown an insatiable interest in the art movements originating abroad, different art norms, methods, values and through a merger of these has created a personal style. Zeid who has the vision to break through the barriers that separate authentic indigenous features and international style, universal legacy and the western culture, states that painting is the meaning of life for her.Item Open Access Osmanlı-Türk edebiyatında aşk mesnevilerini şövalye aşkı bağlamında okumak(Ürün Yayınları, 2011) Tezcan, NuranThe Love Masnavi's are some of the most important and rich texts to be found in Ottoman-Turkish literature, following of course the divan. The Masnavi's were initially written before the Ottomans, during the Anadolu Feudal Period, and later relayed through the enriched translations from Persian. The paper concentrates on the parallelism of these with knighthood novels and the love portrayed. Also, the social references to the medieval love models and the love for lineage or the prince portrayed in love masnavis was studied.Item Open Access Doğu ile Batı’nın şuh kadınları üzerinden “Öteki”nin cinselliğinin edebî temsili(Kadın ve Demokrasi Derneği, 2018) Kara, TuğbaBatı “Doğu” diye tahayyül edilen hayali coğrafyayı, kadın üzerinden tanımlarken, Doğu da “Batı” imgeleminde beden politikalarından yararlanıp bunu edebî üretimlerle beraber söylemsel boyuta taşır. Bu çalışma ile Şarkiyatçı ve Garbiyatçı iki ayrı söylemle konuşan; Pierre Loti’nin Aziyâde romanı ile Halid Ziya’nın Bir Şi’ri Hayâl adlı kitabında yer alan “Şadan’ın Gevezelikleri” adlı hikâyesi merkeze alınarak, politik söylemlerin metinselleştirilmesi bağlamında “Doğu” ve “Batı” diye tahayyül edilen hayali coğrafyaların “öteki”sini yaratırken “öteki”nin cinsellik ve cinsiyeti üzerinden kendi kimliğini nasıl inşa ettiği tartışılacaktır. Bu minvalde, bu çalışmada başta Edward Said’in Şarkiyatçılık üzerine geliştirdiği teoriler olmak üzere Jale Parla, Meltem Ahıska, Bernard Lewis, Mohamad Tavakoli-Targhi gibi araştırmacıların başkalıkçı söylemlere dair ürettikleri teorilerden yararlanılacaktır.Item Open Access Divan şiirinde Türkçe kaygısı(Ahmet Yesevi Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanlığı, 2010) Tezcan, SemihKöprülüzade Mehmed Fuad (1890-1966), 16. yüzyıl şairlerinden Edirneli Nazmi divanında “Türki-yi basiṭ” deyimi kullanılarak nitelenmiş şiirleri bir araya getirip Divan-ı Türki-yi Basiṭ başlığı altında geniş bir önsözle yayımlamıştı (1928). Bu yayım, günümüze değin süregelen büyük yanılgılara yol açtı. Hemen herkes, 16. yüzyılda ciddi bir Türkçecilik akımı başlamış olduğuna inandı ve Naẓmi’nin gerçekten bu başlık altında bir divan düzenlediğini sandı. Oysa aslında Naẓmi, bu şiirleri sadece hüner göstermek için, yani sadece bir oyun olarak “Türki-yi basiṭ” ile yazmıştı. Yazdığı binlerce başka şiirde ise, yabancı kelime kullanmamak veya az yabancı kelime kullanmak gibi bir kaygısı kesinlikle yoktu; ama o şiirlerinde de çeşit çeşit başka tuhaf hünerler göstermişti. Köprülü, bunu pek iyi bildiği halde, dönemin milliyetçilik akımına ayak uydurabilmek için Naẓmi’nin “Türki-yi basiṭ” ile gazeller söylemiş olmasının önemini aşırı derecede abartmaktan kendini alamamıştı. Makalede bu tutum ve bu tutumun yol açtığı yanılgılar ele alınmaktadır.Item Open Access Günümüzde geleneksel oyuncaklar(Geleneksel Yayıncılık Eğitim San. Tic. Ltd. Şti., 2009) Akbulut, DilekGeleneksel oyuncakların günümüzde gerek endüstriyel gerek geleneksel yöntemlerle yeniden üretimleri, farklı tasarım yaklaşımları sergilemektedir. Geleneksel yöntemde kullanılan başlıca ahşap, kil, kumaş, metal gibi malzemeler, endüstriyel üretimde yerini öncelikli olarak plastiğe bırakmıştır. Bunun yanı sıra geleneksel oyuncaklar bugün pazarda anı nesnesi ya da dekoratif nesne gibi farklı kimliklerde de yer almaktadır. Bu oyuncaklar, geleneksel ve endüstriyel yorumlarına ek olarak kayıtdışı pazara hitap edecek şekilde, kullanılmış malzemelerin yeniden değerlendirilmesi yoluyla da üretilmekte, kullanıcısıyla işporta tezgahlarında buluşmaktadır. Bu makalenin amacı, geleneksel oyuncakların günümüz yorumlarındaki tasarım yaklaşımlarını incelemektir.Item Open Access Hançerli Hanım hikâye-i garibesi’nin modern eşcinselleri(Geleneksel Yayıncılık Eğitim San. Tic. Ltd. Şti., 2009) Güven, OğuzHançerli Hanım Hikâye-i Garibesi, on yedinci yüzyılda yaşayan bir delikanlının maceralarını anlatan bir realist halk hikâyesidir. Bu halk hikâyesinde erkek eşcinselliği geniş yer tutar, ama metinde erkekleri birbirlerine bağlayan aşk, Osmanlı şiirini biçimlendiren aşktan, yetişkin erkek ile sakalı çıkmamış oğlan arasındaki aşktan, yani pederastiden farklıdır. Hikâye, özellikle genç delikanlılar ile oğlan çocukları arasındaki erotik ilişkilere ve aşka yer vermektedir. Bu yazıda, Hançerli Hanım Hikâye-i Garibesi Dror Ze’evi, Walter G. Andrews, Mehmet Kalpaklı, David Halperin ve Foucault gibi yazarların kuramsal metinlerinden yararlanılarak incelenecektir. Hikâye, homoerotik Osmanlı edebiyatını inceleyenler için önemli bir metindir.Item Open Access Modern insanın “ölümü öldürme” çabası: uzun ince bir yol(Geleneksel Yayıncılık Eğitim San. Tic. Ltd. Şti., 2009) Çetin, BurcuBu yazıda, Tunç Başaran’ın Uzun İnce Bir Yol (1991) adlı filminin Dede Korkut’un “Duha Koca oğlu Deli Dumrul” hikâyesiyle kurduğu metinlerarası ilişki, Gérard Genette’in “ötemetinsellik” (transtextualité) başlığı altında andığı “ana metinsellik” (hypertextualité) yaklaşımı aracılığıyla incelenmiş ve metinler arasında yaşanan biçimsel ve anlamsal dönüşümler irdelenmiştir. Başaran, Deli Dumrul hikâyesinden yola çıkarak zaman, yer, karakter özellikleri ve buna bağlı olarak olayların akışının farklılaştığı yeni bir anlatı oluşturmuş, bu dönüşüm işlemi ile modern insanın ölüm algısını beyazperdeye taşımıştır. Filmde, ölüm, Dumrul’da olduğu gibi, gerçekliği kabul edilen bir yazgı niteliğinde değil, bireylerin son ana dek yakasını kurtarmaya, “öldürmeye” çalıştıkları bir olgu olarak anlamlandırılmıştır.Item Open Access Farklı kültürel ortamlarda üretilen anlatılarda kadın algısı(Geleneksel Yayıncılık Eğitim San. Tic. Ltd. Şti., 2010) Tüzin, DeryaHalk anlatılarının farklı kültürel ortamlarda üretilmesi kadın algısını değiştirir mi sorusundan hareketle yapılan bu çalışmada, Leyla ile Mecnun hikâyesi araştırma nesnesi olarak ele alınmıştır. Leyla ile Mecnun anlatısının farklı biçimlerde yeniden üretilerek iki farklı ortamda, farklı kültür ve eğitim düzeylerindeki topluluklara anlatılması ya da okunması sırasında başta Leyla olmak üzere anlatılardaki kadınların eril söylemde nasıl şekillendikleri ortaya konmaya çalışılmıştır. Halk anlatısı olarak kahvehanelerde, köy odalarında anlatılan Leylâ ile Mecnun hikâyesi ile eğitimli üst tabakaya hitap eden Leylâ ve Mecnun mesnevisinin karşılaştırıldığı bu çalışmada kadına bakışın farklı ortamlarda gösterdiği aynılığın nedenlerine değinilmiştir. İki kahramanın aşk ilişkisine odaklanarak üretilen bu anlatılarda her ne kadar kadın (Leylâ) ve erkek (Mecnun) ön planda ve diğer tüm karakterler ikincil konumda olsa da, hikâyeyi şekillendirenin erkek karakter olduğu görülür. Hem mesnevide hem de halk anlatısında Leylâ arzu nesnesi olarak karşımıza çıkar. İki anlatı arasındaki bu ve benzeri koşutluklar icra ortamlarındaki farklılıkların kadın algısı söz konusu olduğunda önemli değişimler yaratmadığını göstermektedir.Item Open Access Ninnileri psikanalitik yaklaşımla yeniden okuma denemesi(Geleneksel Yayıncılık Eğitim San. Tic. Ltd. Şti., 2010) Aka, BeldeNinniler, bebeği uyutmak için söylenen dörtlükler olmalarının yanı sıra, her söylendiğinde yeniden üretilmeleri dolayısıyla söyleyicisine dair ipuçları da taşıyan şiirlerdir. Bu çalışmada bir ninni söyleyicisi olması dolayısıyla sanatkâr olarak kabul edilebilecek annenin, o sırada ninninin sözlerini neden değiştirme ihtiyacını hissettiği sorusu sorulmuş ve bunun annenin ruh hâliyle ilgisi olması gerekçesiyle soruya psikanalitik düzlemde cevap aranmıştır. Bu amaçla yazıda annenin hangi gerekçeyle şair/ sanatkâr olarak adlandırılabileceği konusuna açıklık getirildikten sonra çeşitli yörelerden derlenmiş ninni örnekleri psikanalitik açıdan incelenmiştir. Yazıda özellikle çocuk /erkek çocuk isteği üzerine söylenmiş ninniler seçilmiş ve bu ninniler Sigmund Freud’un görüşlerinden yola çıkılarak çözümlenmeye çalışılmıştır. Aynı konu etrafında söylenmiş gibi görünen bu sözlü edebiyat ürünlerinin aslında çok farklı sorunları imlediği sonucuna ulaşılmıştır. Bu sonuçtan hareketle ninnilerin, baskı altına alınan türlü duyguların bilinç düzeyinde tekrar ortaya çıkmasını sağlayan birer araç oldukları; dolayısıyla ikinci bir işleve sahip oldukları ortaya konmaya çalışılmıştır.Item Open Access Edebiyatta büyülü gerçekçiliğin “büyü”sünün menşei üzerine: sosyal adaptasyon araçları olarak masallar*(Geleneksel Yayıncılık Eğitim San. Tic. Ltd. Şti., 2011) Ulusoy-Aranyosi, EzgiBüyülü gerçekçiliğin edebiyattaki yansıması, genellikle, bu fenomen çerçevesinde değerlendirilen metinlerin öne çıkan nitelikleri ve bu niteliklerin metinlerde nasıl ifşa edildikleri üzerinden incelenmeye çalışılmıştır. Bu fenomenın temel koyucu karakteristiği “büyü”nün neliğinin ortaya konmasına yönelik çabalar ise, ele alınan metinlerdeki “büyü”yü var eden öğelerin mitik/efsanevî/fantastik öğeler değil de masalsı öğeler olduğu tespitinden öteye gitmemiştir. Büyülü gerçekçilik ile ilgili bu tespite sorulmamış sorulardan biri ise, fenomenin “büyü”sünün neden masalsı öğelerle edebîleştirildiğidir. Bu yazıda, büyülü gerçekçilik metinlerinde ve masallarda anlatı kişilerinin aynı alımlama düzeylerine sahip şekilde yaratılması durumuna dikkat çekilerek büyülü gerçekçiliğin “büyü”sünün masalsı öğelerden beslendiği varsayımının bu noktadan hareketle temellendirilebileceği savunulacaktır. Mercek altına alınan iki türün metinleri arasındaki bu benzerliğin, metinlerin işlevselliklerini benzer kılan bir yapıya işaret ettiği öne sürülecektir. Bu iddia ise, Zipes tarafından masalların işlevsel boyutuna getirilen açıklamalar ve büyülü gerçekçilik fenomeninin ortaya çıktığı sosyopolitik koşullar kısaca ele alınarak büyülü gerçekçiliğin sosyal bağlamda adaptif bir işlevi metinselleştirdiği düşüncesiyle açımlanacaktır. Yazıda varılması amaçlanan sonuç, 20. yüzyılın Latin Amerika’sındaki sosyopolitik koşullarla doğan bu işlevselliğin masalların model alınmasıyla mümkün kılındığı ve büyülü gerçekçilik fenomeninin “büyü”sünün, masalın “olağan-olağanüstü”sünden beslendiği varsayımının bu imkanın varlığı ile açıklanabilir olmasıdır.Item Open Access Gölgesizler'de masal, efsane ve büyülü gerçekçilik(Geleneksel Yayıncılık Eğitim San. Tic. Ltd. Şti., 2011) Onay, EbruBüyülü gerçekçi metinlerde doğaüstü, efsanevi, masalımsı varlıklar ve olaylar bir açıklamaya yer verilmeden anlatılır ve anlatıldığı metnin bağlamında oldukları gibi kabul görür. İçinde olağanüstü ve folklorik öğelerin bulunduğu eserler büyülü gerçekçi metinler olarak okuma eğilimi vardır. Bunun sebebi ülkemizde henüz büyülü gerçekçiliğin yeterince tartışılmamış olması olabilir. Türk edebiyatının önemli yazarlarından kabul edilen Hasan Ali Toptaş’ın Gölgesizler adlı romanı; eleştirmenler tarafından postmodern bir eser olarak görülmüştür. Ancak bunun dışında, olağanüstü öğelerden, masallardan ve efsanelerden faydalanılarak yazılmış; gerçek dışı yaklaşımı dolayısıyla Seval Şahin gibi bazı eleştirmenlerce büyülü gerçekçi bir metin olarak da tanıtılmıştır. Her ne kadar Gölgesizler malzemesi bakımından büyülü gerçekçi bir metin sayılsa da, bu malzemenin ele alınış tarzı bakımından büyülü gerçekçi metinlerden ayrı gibi görünüyor. Bu çalışmanın amacı, Hasan Ali Toptaş’ın büyülü gerçekçi olduğu iddia edilen Gölgesizler adlı romanını bu bağlamda ele almak; metinde geçen masal ve efsane gibi halk edebiyatı ürünlerinden nasıl faydalandığını gösterirken büyülü gerçekçi akım dahilinde okunup okunamayacağını tartışmaktır.Item Open Access Halkbilimi öğreniminde tür kavramının konumu(Geleneksel Yayıncılık Eğitim San. Tic. Ltd. Şti., 2011) Kurtuluş, MeriçItem Open Access Murathan Mungan’ın “zamanımızın bir külkedisi”ni marksist kuram çerçevesinde okumak(Geleneksel Yayıncılık Eğitim San. Tic. Ltd. Şti., 2012) Baykal, NurulhudeMasallarda çocukların zihinlerine yerleşecek belirli tip ve kalıplar vardır. Bu durumun sorgulanması gerektiğini düşünen kurmaca yazarları, bu tip ve kalıpları ortadan kaldırıp değiştirerek okura alternatif dünya görüşlerini sunacak şekilde masalları yeniden yazma tekniğine başvururlar. Böylece, bu yazarlar, masalların mutluluk hikâyeleri anlatan maskesi ile gizliden gizliye yürüttüğü fikir aşılama ve bilinçaltı şekillendirme etkilerine değinerek, bu yönlendirmeler konusunda hedef kitleyi bilinçlendirmeye ve masalları en hafif şekliyle eleştirmeye çalışırlar. Bu makalede Murathan Mungan’ın, geleneksel anlatıdaki kalıpların dışına çıkmaya çalıştığı post-modern bir girişim olan, “Zamanımızın Bir Külkedisi” adlı eseri incelenecektir. Makalede “Külkedisi” masalının yeniden yazılmış versiyonundaki değişiklikler neden-sunuç ilişkisi kapsamında sorgulanacak ve Marksist teori bağlamında değerlendirilecektir. Mungan’ın masalı yeniden yazarken nasıl bir amaç güttüğüne dair basılmış herhangi bir ifadesi olmadığı için, bu makale söylem analizine dayanan bir yol izleyerek, deyim yerindeyse, Mungan’ın versiyonundaki potansiyel Marksist eleştiri içeriğine ışık tutacaktır. Bu çalışma, yeniden yazılmış bir masalın Marksist kuram çerçevesinde ele alınmasına ilk örnektir. Bu yüzden, meselenin etraflıca aktarılabilmesi ve anlaşılabilmesi için, yeniden yazma tekniğinin kullanımının hem kurgusal hem biçimsel düzlemde kalıpların dışına çıkan yönleri makalede incelenecektir. Sonuç olarak, folklorun ve edebiyatın derinlemesine bilinmesinin bu iki alanın ilişki dinamiğinin sorgulanmasına imkan sunacağı ve bu şekilde bir yaklaşımın edebiyat metinlerinin daha geniş kültürel değişkenler etrafında anlaşılmasını mümkün kılabileceği üstünde durularak, masal çalışmalarının önemi vurgulanacaktır.