Browsing by Subject "Oral literature"
Now showing 1 - 2 of 2
- Results Per Page
- Sort Options
Item Open Access Ağrıdağı Efsanesi'nden sözlü edebiyata "metinlerarası" bir yolculuk(Geleneksel Yayıncılık, 2009) Kurtuluş, M.Son yıllarda, edebiyat dışı görsel kültür ürünleri de metinlerarası çalışmaların bir parçası olarak ele alınmaktadır. Sözlü edebiyat ürünleri ise, hâlâ metinlerarasılık kuramının dışında bırakılmaktadır. Kristeva, Genette, Barthes gibi kuramcıların metinlerarası ilişkileri yazılı edebiyat ürünlerine özgü bir durum olarak incelemeleri de sözlü kültür ürünlerinin uzun bir süre bu kuramın dışında kalmasının bir sebebidir. Yaşar Kemal’in Ağrıdağı Efsanesi adlı romanında ise, metinlerarası ilişkilerin kurulmasını sağlayan ortak motiflerin tümü sözlü edebiyat ürünlerine dayanır. Bu romanda, metinlerarasılık ilişkisinin kurulmasını sağlayan yöntemin anıştırma (allusion)’ olduğu görülür. Bu çalışmada, öncelikle metinde hangi sözlü edebiyat ürünlerine gönderme yapıldığı açıklanacak, sonra bu metinlerarası motiflerin romanda nasıl bir işlevi olduğu üzerinde durulacaktır. Son olarak metne, Yaşar Kemal’in kurduğu metinlerarası ilişkilerin bu romanda çoksesliliğin oluşmasına ve çeşitli söylemlerin çarpışmasına (heteroglossia) katkıda bulunup bulunmadığı sorusu sorulacatır.Item Open Access Sözlü edebiyattan tanzimat romanına giderken ‘anlatı’, ‘anlatıcı’ ve ‘aşk olgusu’nun dönüşümü(Geleneksel Yayıncılık, 2011) Kekeç, N.Tanzimat’la birlikte ortaya çıkan Batılılaşma sendromları, toplumun her katmanında kendini gösterirken edebiyat, bu sendromla başa çıkmada işlevsel bir rol üstlenir. Anlatı’nın sözel düzlemden yazılı anlatıma geçtiği bu dönemde, Tanzimat romanı didaktik oluşuyla ön plana çıkar. Bu bağlamda, oluşum sürecinde teknik açıdan zayıflığına dikkat çekilen roman türüne, daha çok döneminin sosyo-psikolojik yapısına kaynaklık etmesi bakımından değer atfedilir. Roman türü, halk hikâyeciliğinin gelişim çizgisi dåhilinde ele alındığında ise; teknik zayıflık olarak vurgulanan hususlar, halk hikâyeciliğine özgü birer özellik olarak belirir. Hikâye anlatıcısının içgüdüsüyle hareket eden roman yazarı, okurundan ziyade “dinleyici”sine hitap etmektedir. Ahmet Mithat Efendi, Şemsedin Sami ve Namık Kemal gibi ilk dönem Tanzimat yazarları birer romancı olarak değil de; “hikâye anlatıcısı” olarak belirirler. Ayrıca ilk dönem romanlarında konu edinilen “aşk”ın da halk hikâye geleneğindeki motiflerle anlatıldığı görülmektedir. Tanzimat romanı türsel olarak batılı roman ekolüne dayanırken meselelere bakış açısı ve üstlendiği toplumsal işlev ile halk hikâye anlatı geleneğinin devamında yer alır; gerek anlatıcının tutumu, gerekse ele alınan halk edebiyatı motifleri bunu ispatlar niteliktedir. Bu bağlamda temel sorunun halk hikâyesi geleneğine göre davranan romancının /anlatıcının Batılı roman ölçütlerine göre değerlendirilmesi olduğunu söylemek mümkündür.