Faculty of Law - Ph.D. / Sc.D.

Permanent URI for this collection

Browse

Recent Submissions

Now showing 1 - 20 of 32
  • ItemOpen Access
    Şirketler topluluğunda karşılıklı iştirakin sonuçları ve pay sahipliği haklarına etkisi
    (Bilkent University, 2023-08) Ayhan, Alanur
    Karşılıklı iştirak, sermayenin sulandırılması gibi riskler nedeniyle hukuk sistemlerinde yasaklanmamakta ancak birtakım caydırıcı düzenlemelere konu edilmektedir. Karşılıklı iştirake ilişkin temel düzenlemeler TTK m. 197. ve m. 201. maddelerinde yer almaktadır. Karşılıklı olarak yüzde yirmi beş ve üzerinde bir oranda birbirlerine iştirak eden sermaye şirketleri karşılıklı iştirak olarak kabul edilmektedir. Karşılıklı iştirakin iki türü bulunmaktadır. Karşılıklı iştirak konumundaki şirketler arasında hakimiyet mevcut değilse basit karşılıklı iştirak, hakimiyet mevcut ise nitelikli karşılıklı iştirak söz konusudur. Hakimiyetin tespiti TTK m. 195 uyarınca yapılacaktır. Bilerek basit karşılıklı iştirak oluşmasına neden olan sermaye şirketine donma yaptırımı uygulanacaktır. Nitelikli karşılıklı iştirak halinde hakimiyetin hüküm ve sonuçları uygulanacaktır. Karşılıklı iştirak kavramı, karşılıklı iştirak türleri, karşılıklı iştirake bağlı hüküm ve sonuçlar, donma yaptırımın pay sahipliği hakları üzerindeki etkisi ve istisnai durumlar bu çalışma kapsamında incelenmiştir.
  • ItemOpen Access
    Kurumsal yönetim bakımından şirketler topluluğunda piramit yapılanma ve buna bağlanan hukuki sonuçlar
    (Bilkent University, 2023-06) Manavgat, Zeynep Berin
    Şirketler topluluğunun özel bir görünüm biçimi olan piramit yapılanma, hakim teşebbüsün doğrudan ve dolaylı hakimiyet ile yarattığı bir hakimiyet zinciri olarak tanımlanabilir. Söz konusu yapılanma sayesinde hakim teşebbüs, özellikle alt basamaklarda yer alan şirketlere düşük sermaye miktarı koymakla birlikte, sermaye payından bağımsız bir yönetim gücü elde edebilmektedir. Böylece hakim teşebbüs bakımından malvarlıksal haklarla yönetim haklarının birbirinden ayrıldığı bir yapı ortaya çıkmaktadır. Bu durum bağlı şirket pay sahipleri, alacaklıları ve genel anlamda kurumsal yönetim anlayışı açısından olumsuz sonuçlar doğurabilmektedir. Piramit yapılanma bir topluluk yapılanması olduğu için topluluk hükümlerine tabi iken, özellikle dolaylı hakimiyetle ortaya çıkan kurumsal yönetim sorunları bakımından özel olarak incelenmelidir. Bu çalışmada, topluluk yapılanmasının özel bir hali olan piramit yapılanma kavramı açıklandıktan sonra, bu kavramın benzer kavramlarla karşılaştırılması ve piramit yapılanmaların olumlu ve olumsuz yönleri incelenmiştir. Çalışmanın ilerleyen kısımlarında, piramit içinde yer alan halka açık şirketlerin özellik arz eden noktaları üzerinde durulmuş; kurumsal yönetim bakımından piramit yapılanmaların sebep olduğu sorunlara yine kurumsal yönetim bakış açısıyla çözüm önerileri getirilmiştir.
  • ItemOpen Access
    Türk anayasa hukukunda milli güvenlik kavramı
    (2022-12) Koçak, Gülay
    Bu çalışma, milli güvenlik kavramını Türk anayasa hukuku boyutuyla ele almayı amaçlamaktadır. Milli güvenlik, II. Dünya Savaşı sonrasında hukuk metinlerine girmiş, ilk kez ABD tarafından 1947 yılında çıkarılan Milli Güvenlik Kanununda yer almıştır. Günümüzde milli güvenlik kavramına hem uluslararası sözleşmelerde hem de çeşitli ülke anayasalarında rastlanmaktadır. Kavram uluslararası sözleşmelerde özgürlükleri sınırlama sebebi olarak, ülke anayasalarında ise özgürlükleri sınırlama sebebi olarak düzenlendiği gibi, milli güvenliği sağlamaktan sorumlu devlet organlarını ve bu amaçla oluşturulan kurumsal yapıların görev ve yetkilerini belirleyen hükümlerde de yer almaktadır. Türk hukukuna ise ilk kez 1961 Anayasası ile girmiş olan milli güvenlik, 1982 Anayasası'nda da yer almaktadır. Kavram her iki anayasada hem özgürlükleri sınırlama sebebi olarak düzenlenmiş, hem de yürütme organının görev ve sorumlulukları ile ilgili hükümlerinde yer almıştır. Bu sebeple bu çalışmada milli güvenliğin Türk anayasalarındaki düzenlenişine sadık kalınmış, kavram kişi özgürlükleri ve kurumsal sorumluluk yönünden incelenmiştir. Bu doğrultuda, çalışmada milli güvenlik ilk olarak kavramsal açıdan ele alınarak kapsamı ve tanımına yer verilmiş, kavramın 1961 ve 1982 Anayasası dönemlerinde yargı organları tarafından nasıl yorumlandığı anlatılmıştır. Kişi özgürlükleri yönünden ise milli güvenliğin özel sınırlama sebebi olarak düzenlenmesi ve anayasanın 13. maddesinde yer alan ölçütlerin her birinin milli güvenlik yönünden uygulanışı, ilgili Anayasa Mahkemesi kararları çerçevesinde ele alınmıştır. Milli güvenliğin özel sınırlama sebebi olarak düzenlenmediği hak ve özgürlükler yönünden ise, konu genel sınırlama rejimi kuralları çerçevesinde ele alınmıştır bu bağlamda milli güvenliğin hak ve özgürlükler açısından anayasal sınır olup olmayacağı Anayasa Mahkemesi kararları ışığında ve doktrindeki görüşlerden yararlanarak incelenmiştir. Son olarak çalışmada milli güvenlik kurumsal sorumluluk yönünden ele alınmış, bu bağlamda milli güvenliğin sağlanmasından sorumlu devlet organları ile MGK başlıkları altında 2017 yılı anayasa değişikliği sonrasındaki gelişmelerle birlikte değerlendirilmiştir.
  • ItemOpen Access
    Yatırım uyuşmazlıklarında temel sorunların çözümü: uluslararası yatırım mahkemesi ve diğer seçenekler
    (Bilkent University, 2022-12) İlhan, Ekin Deniz
    Bu tez, yatırım uyuşmazlıklarının çözümü bakımından yatırım mahkemesi sisteminin kurulması önerisi ve diğer öneriler kapsamında ıslah çalışmaları ile sistemdeki mevcut sorunların ortaya koyulmasını amaçlamaktadır. Yatırımlara ilişkin hukuki rejim büyük ölçüde yabancı yatırımcılar lehine kurgulanmış olup, yatırımlara ilişkin tek bir düzenleyici otorite ve uyuşmazlık çözüm mercii yoktur, ki bu durum mevcut sisteme yönelen ağır eleştirilerin kaynağıdır. Ev sahibi devlet ile yabancı yatırımcılar arasında denge sağlanırken karşılaşılacak sorunlar ve yatırım reformu önerileri bu tezin konusunu teşkil etmektedir. Bu bakımdan tezde çok taraflı daimî bir yatırım mahkemesinin kurulması önerilmektedir. Bu çalışmada ilk olarak yatırım tahkimi sistemine yöneltilen eleştiriler ve mevcut sistemin aksaklıkları tartışılacak, ardından uluslararası örgütlerce yürütülen ıslah çalışmaları incelenecektir. Çalışma, yatırım mahkemesinin kurulması önerisi ve mevcut sistem ile ilgili tespitlerimiz ve çözüm önerileri ile tamamlanacaktır.
  • ItemOpen Access
    Hukuki bakımdan anonim ortaklıkta çalışanların yönetime katılımı
    (Bilkent University, 2022-07) Berktaş, Esra
    Anonim ortaklıkta çalışanların yönetime katılımı, çalışanların doğrudan veya temsilcileri aracılığıyla, çeşitli modeller vasıtasıyla, kendilerine tanınan hakları kullanarak ortaklığın karar alma mekanizmasına etki edebilmesini ifade eder. Son yıllarda, özellikle yabancı hukuk sistemlerinde, çalışanların ortaklığın yönetimine katılması gerektiği yönünde tartışmalar çoğalmıştır. Bu düşüncenin temel sebebi, anonim ortaklıkta en öne çıkan menfaat sahibi olarak çalışanların ortaklığa, insan sermayesi ile katkı yapması ve bu doğrultuda ortaklığın yatırımcısı olarak kabul edilmesidir. Bu tez, ilk bölümünde çalışanların yönetime katılabileceği modelleri ve çalışanlara bu yönde tanınan hakları karşılaştırmalı hukukta incelemeler yapmak suretiyle ortaya koymaktadır. İkinci bölümde, çalışanların yönetime katılımının teorik temelleri ve anonim ortaklıktaki çıkar çatışmalarının çalışanların yönetime katılımı ile ilişkisi açıklanmaktadır. Üçüncü bölüm, çalışanların katılımının ortaklığın etkin yönetimindeki yerini ortaya koymaktadır. Nihayet, son bölümde Türk hukukunda çalışanların anonim ortaklığın yönetimine katılımına ilişkin tespitlere yer verilmektedir.
  • ItemOpen Access
    Halka açık anonim şirketler bakımından şirketler topluluğunda ortak nakit ve hizmet kullanımının hukuki sonuçları
    (Bilkent University, 2022-07) Üzeler Demirağ, Rabia Sanem
    Bu çalışmanın temel amacı şirketler topluluğunda yer alan halka açık şirketlerin topluluk şirketleri ile ortak nakit ve hizmet kullanımına yönelik işlemlerinin sermaye piyasası mevzuatı açısından sınırlarının ve hukuki sonuçlarının tespit edilmesidir. Bu doğrultuda sermayenin oluşturulması ve mal varlığının korunması kuralları kapsamında ortak nakit kullanımı uygulamalarının sınırları, ilişkili taraf işlemlerine ilişkin düzenlemeler ve örtülü kazanç aktarımı yasağı çerçevesinde değerlendirilmiştir. İlaveten, şirketler topluluğunda maliyet tasarrufu sağlayan ve topluluğun ortak stratejiler çerçevesinde yönetilmesi bakımından gerekli olan ortak hizmetler nedeniyle yapılan ödemelerin tutarlarının belirlenmesine ilişkin esaslar örtülü kazanç aktarımı yasağı bağlamında ele alınmıştır. Son olarak, hukuka aykırılığa yol açan ortak nakit ve hizmet kullanımı uygulamalarına yönelik Sermaye Piyasası Kurulu’nun müdahale yetkileri ve şirketler topluluğunda hâkim şirketin bağlı şirketin kaybını denkleştirebilmesi olanağının halka açık şirketlerde uygulama alanı bulmasının hukuken hangi hâllerde gündeme gelebileceği irdelenmiş ve halka açık şirketlerin dâhil oldukları şirketler topluluklarında ortaya çıkan menfaat çatışmalarının dengelenmesine yönelik değerlendirme ve düzenleme önerilerinde bulunulmuştur.
  • ItemOpen Access
    Sözleşme dışı sorumluluk hukukunda otonom sistemler
    (Bilkent University, 2022-05) Polat, Cemre
    Yapay zekâ ve robotik bilimindeki gelişmeler otonom sistemlerin yaygınlaşmasını sağlamış; bu tür uygulamalar artık yalnızca bilimsel ya da endüstriyel aktivitelerin alanında olmaktan çıkıp bireylerin günlük hayatlarında da erişilebilir birer ürüne dönüşmüştür. En bilinen örnekleri otonom karayolu araçları ve hava araçları (drone’lar) olan otonom sistemler sağlıktan eğitime; tarımdan finansa kadar hemen her sektörde kendilerine varlık alanı bulabilmektedir. Zaman ve maliyet tasarrufu; insan iş gücüne olan ihtiyacın azalması ya da insanlar tarafından yapılamayacak olan işlerin yapılabilir hale gelmesi gibi pek çok fayda vaat eden otonom sistemler, aynı zamanda bireylerin haklarını ya da diğer menfaatlerini ihlal etme riski de barındırırlar. Bu sistemler, faaliyet göstermek için doğrudan bir insan kontrolüne ihtiyaç duymadıkları gibi, karar ve eylemleri de öngörülemezlik barındırır. Bu nedenle otonom sistemlerin neden oldukları zarardan sorumluluğun kime isnat edileceği sorusu hukukçuların ve kanun koyucuların gündemindedir. Bu çalışmada da otonom sistemlerin neden oldukları zararların sözleşme dışı sorumluluk hukuku uyarınca nasıl giderilebileceği ele alınacaktır.
  • ItemOpen Access
    Türk aile ve miras hukukunda aynı ikame
    (Bilkent University, 2021-12) Cömert Akbay, Büşra
    Aynı ikame ilkesi, özel malvarlığından çıkan değerin yerine iktisap edilen değerin yine bu malvarlığına ait olmasına ilişkin kuralı ifade etmektedir. Bu yolla, özel malvarlığının muhtevasında gerçekleşen değişimlere karşı bu malvarlığının korunması amaçlanmaktadır. Köklerinin Yunan ve Roma hukukuna dayandığı kabul edilen bu ilkeye ilişkin düzenlemelere Alman hukukunda miras hukuku ve aile hukuku alanında yer verilmektedir. Alman hukukundaki düzenlemeler ve Alman doktrini, İsviçre ve Türk hukukuna önemli ölçüde etki etmiştir. Bu çalışmada ayni ikame ilkesinin edinilmiş mallara katılma rejimi ile sınırlı olarak Türk mal rejimi hukukunda, çocuğun malvarlığı kapsamında Türk çocuk hukukunda ve Türk miras hukukunda uygulanıp uygulanmayacağı hususları değerlendirilmektedir. Bu çalışma üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, ayni ikame kavramı, bu kavrama ilişkin Alman, İsviçre, Türk hukukundaki ve Common Law ülkelerindeki yaklaşım incelenmekte olup ayni ikame ilkesinin koruma amacına genel itibariyle değinilmektedir. İkinci bölüm ise Türk aile hukukuna ayrılmıştır. Bu bölümde, ayni ikame ilkesinin edinilmiş mallara katılma rejimi ve çocuğun malvarlığı ile sınırlı olarak aile hukukundaki görünümü, bu ilkenin bu alanlarda uygulanıp uygulanmayacağı, uygulanacaksa ne koşullarla uygulanacağı ele değerlendirilmektedir. Çalışmanın üçüncü bölümünde ise Türk miras hukuku ele alınmaktadır. Bu bölümde, ayni ikame ilkesinin miras ortaklığında, miras sebebiyle istihkak davasında ve ön mirasçının mirasçı olduğu dönemde uygulanıp uygulanmayacağı, uygulanacaksa ne koşullarla uygulanacağı incelenmektedir.
  • ItemOpen Access
    Türk borçlar hukukunda halefiyet
    (Bilkent University, 2021-06) Korkmaz, Ekin
    Halefiyet, alacaklıya ifada bulunmuş olan üçüncü kişinin, borçluya karşı rücu hakkını kuvvetlendirmek amacıyla alacaklının alacak hakkını bir bütün olarak kanunen iktisap etmesidir. Türk Borçlar Kanunu'nda halefiyeti düzenleyen genel norm olan 127. madde herhangi bir genel ilkeye yer vermediğinden halefiyete ilişkin temel ilkeler, en geniş düzenlemeyi içeren halefiyet hali olan kefilin halefiyetinden yola çıkılarak sevk edilmeye çalışılsa da kavramsal ve menfaatlere dayalı değerlendirmeler neticesinde, halefiyet kavramı belirsizliğini korumaktadır. Bu tez, dar anlamda halefiyetin tanımını yaparak temel özelliklerini belirtmekte, şartları, hukuki yapısı ve sonuçlarını ortaya koymakta, halefiyetin bir kanuni rücu aracı olarak Türk borçlar hukukunda geçerli olan rücu sistemi içindeki yeri üzerinde durmaktadır. Bunun yanı sıra, Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenen her bir halefiyet halinin münferit özelliklerini değerlendirerek halefiyete ilişkin temel ilkeleri tespit etmektedir. Bu tezde, son olarak, mal ve sorumluluk sigortaları bakımından sigorta hukukundaki halefiyet düzenlemeleri ele alınmaktadır.
  • ItemOpen Access
    Turkish judicial practices on international protection, removal and administrative detention in connection with the safe third country concept
    (Bilkent University, 2021-06) Ovacık, Gamze
    Whether Turkey should be deemed as a “safe third country” for asylum seekers in Europe is a legal conundrum that deserves heighthened attention with the adoption of the EU-Turkey Statement of March 2016 and EU-Turkey Readmission Agreement. I aspire to contribute to this discussion through an analysis of Turkish judicial practices on international protection, removal and administrative detention procedures, including their interaction with international and European framework and jurisprudence. One purpose of the dissertation is to display the protection challenges that the safe third country concept creates through the example of Turkey. The position defended in the thesis is that Turkish judicial practices or any other component of safe third country assessment such as administrative practices or normative framework should be evaluated from this perspective, by keeping in mind the inherent problems of the safe third country concept. In the assessment of Turkey’s position as a safe third country for EU states, state of judiciary is a crucial factor. Judiciary acts as the ultimate safeguard for protection of rights and guiding administrative practices through interpretation of normative framework. Thus the second aim of this thesis is to analyze the problematic legal issues in Turkish judicial practices relevant to international protection, removal and administrative detention, based on an empirical study of decisions of Turkish courts. The empirical method in the qualitative analysis of Turkish jurisprudence is supported with a comparative analysis of the case law of the European Court of Human Rights, Court of Justice of the EU as well as the domestic jurisprudence of EU states.
  • ItemOpen Access
    Yatırım hizmet ve faaliyetleri bağlamında yatırımcının tüketici olarak korunması
    (Bilkent University, 2021-02) Töremiş, Hatice Ebru
    Bu çalışmanın amacı, yatırım hizmet ve faaliyetlerinden yararlanan yatırımcıların 7/11/2013 tarihli ve 6502 sayılı. Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında “tüketici” sayılabilip sayılamayacağının, tüketici sayılabilen yatırımcıların ise tüketici mevzuatının hangi korumalarından ne ölçüde yararlanabileceğinin tartışılmasıdır. Bu bağlamda, öncelikle sermaye piyasası mevzuatının yatırımcıların korunmasına ilişkin mekanizmaları ve bunların eksik yönleri tespit edilmiş, daha sonra müşteri sınıflandırmaları esas alınarak, profesyonel ve genel müşteri sınıflarına giren hangi yatırımcıların tüketici sayılabileceği ortaya konulmuştur. Bunu müteakip yatırım hizmet ve faaliyetinden yararlanan ve tüketici sıfatını haiz olabileceği tespit edilen kişilere, tüketici mevzuatının hangi düzenlemelerinin ne ölçüde uygulanabilir olduğunun ortaya konulmasına çalışılmıştır. Bu kapsamda, haksız şartlara, ayıplı hizmet ve ayıplı hizmetten sorumluluğa, finansal hizmetlere ilişkin mesafeli sözleşmelere, ticari reklam ve ilanlara ve tüketici mahkemeleri ile tüketici hakem heyetlerinin görev alanına ilişkin düzenlemelerin yatırım hizmet ve faaliyetleri bağlamında tüketici sayılabilen yatırımcılara uygulanmasına ilişkin tespit ve değerlendirmelerde bulunulmuştur.
  • ItemOpen Access
    Türk hukukunda saf inançlı işlemler
    (Bilkent University, 2020-10) Berktaş Yüksel, Elif
    Türk pozitif hukukunda inançlı işlemlerin hukuki sonuçlarını öngören ya da bunları yasaklayan herhangi bir düzenleme yoktur. Bu tür işlemlerin yapılması, TBK md. 26 hükmünde ifadesini bulan sözleşme özgürlüğü ilkesi nedeniyle, TBK md. 27 hükmünün çizdiği sınırlara riayet edilmesi şartıyla caizdir. Türk hukukunda çok sayıda Yargıtay kararına konu olan inançlı işlemler hakkında öğretide üzerinde uzlaşılmış olan bir tanım yoktur. Öğretideki tanımlardaki ortak nokta; inançlı işlemlerin, inanç anlaşması ile inançlı devirden meydana gelmesidir. Bu tezde inançlı işlemler bakımından kabul edilen temel şablon da budur. İnançlı işlemler, öğretide en fazla kabul gören ve ‘amaç’ ölçütüne göre yapılan sınıflandırma uyarınca, saf inançlı işlemler ve karma inançlı işlemler olmak üzere iki biçimde tezahür eder. Söz konusu ayrımı esas alan bu çalışma, özellikle saf inançlı işlemlerin tanımlanması, bu işlemlere uygulanacak hükümlerin tespit edilmesi ve bu uygulamanın nasıl olması gerektiği sorunlarına çözüm bulmayı amaçlamaktadır. Bu çalışmanın birinci bölümünde genel olarak inançlı işlemler incelenecek ve bu işlemlerin benzer kurumlarla karşılaştırılması yapılacaktır. İnananın menfaati için yapılan saf inançlı işlemlere ayrılan ikinci bölümde ise; saf inançlı işlemlerde inanç anlaşması ve inançlı devir işlemi incelenecektir. Tarafların hakları ve borçları ile inananın üçüncü kişilere karşı korunması hususlarına yer verilecektir. Bu bölümde ayrıca, saf inançlı işlemlerin uygulamadaki görünümleri ve Sermaye Piyasası Kanunu’nda “inançlı mülkiyet” esasına dayalı olduğu belirtilen kurumların saf inançlı işlem olup olmadığı sorunu ele alınacaktır.
  • ItemOpen Access
    Uluslararası doğal gaz sözleşmelerinden kaynaklanan uyuşmazlıkların tahkim yolu ile çözümünde esasa uygulanacak hukuk
    (Bilkent University, 2020-09) Taşveren, Sema
    Bir doğal gaz projesi arama ve üretim aşamasından başlayıp satıma kadar değişik aşamalar içermekte ve her bir aşama için farklı sözleşme türleri söz konusu olmaktadır. Yatırım sözleşmeleri ev sahibi devlet ile yatırımcı arasında imzalanan sözleşmeler olup ev sahibi devletin politik risklerine maruz kalabilmektedir. Söz konusu riskleri bertaraf etmek ve ev sahibi devletin yatırımlara ilişkin uluslararası sorumluluğu için devletler arasında uluslararası yatırım anlaşmaları imzalanmaktadır. Uluslararası anlaşmalarda yer alan şemsiye hükümler ve geniş kapsamlı uyuşmazlık çözüm mekanizmaları, yatırımcının yatırım sözleşmesi ihlallerini yatırım tahkimine götürmesine olanak sağlamaktadır. Ticarî sözleşmeler ise özel kişiler arasında imzalanan doğal gaz satımına ilişkin uluslararası sözleşmelerdir. Bu sözleşmelerden kaynaklanan uyuşmazlıklar da yatırım sözleşmelerinde olduğu gibi genellikle uluslararası tahkim yolunda görülmektedir. Esasa uygulanacak hukuk hem yatırım sözleşmeleri hem de ticarî sözleşmelerde tarafların sözleşmelere ilişkin beklenti ve öngörülerine de cevap vermekte ve verimliliği artırmaktadır. Taraflarca sözleşmenin esassına ilişkin uygulanacak hukuk seçilmediğinde hakemler tarafından hukuk tespit edilmektedir. Tahkim kararlarında hakemlerin her iki sözleşme türünde farklı yaklaşım sergiledikleri görülmektedir.
  • ItemOpen Access
    Sermaye piyasasında kamuyu aydınlatma belgelerinden doğan hukuki sorumluluk
    (Bilkent University, 2020-01) Meral, Nevin
    Bu çalışmada, kamuyu aydınlatma belgelerindeki bilgilerin yanlış, yanıltıcı ve eksik olmasından kaynaklanan hukuki sorumluluğun niteliği, unsurları ve sorumlu kişiler, SPKn’da bulunan farklı hükümlerin uygulama alanına göre incelenmiştir. Bu çerçevede karşılaştırmalı hukuktan faydalanılarak kamuyu aydınlatma ilkesi, kamuyu aydınlatma belgeleri ve bu belgelerdeki bilgilerden doğan hukuki sorumluluk sırasıyla ele alınmıştır. Son bölümde ise özellikle bu sorumluluğun sonucu olarak açılan tazminat davasının şartları ayrıntılı bir şekilde tartışılmıştı
  • ItemOpen Access
    Üçüncü kişi yararına sözleşme
    (Bilkent University, 2020-01) Çilenti Konuralp, Ayşen
    Üçüncü kişi yararına sözleşme, Türk Borçlar Kanunu‟nun 129. maddesinde düzenlenen genel bir kavramdır. Sözleşme tarafları bu sözleşme ile bir üçüncü kişiyi yararlandırmayı amaçlar. Üçüncü kişi yararına sözleşmenin temel ortaya çıkış biçimleri olan eksik üçüncü kişi yararına sözleşme ve tam üçüncü kişi yararına sözleşmenin varlığı, sözleşme tarafı olmayan üçüncü kişiye bir alacak hakkı sağlanıp sağlanmadığına göre tespit edilir. Kanun koyucu üçüncü kişi yararına sözleşmeyi genel bir kavram olarak dar bir hüküm ile düzenlemiştir. Bu nedenle hüküm uygulamada ortaya çıkan pek çok hukukî soruna çözüm sunamamaktadır. Bu çalışma, genel nitelikli hükümlerin, özel sözleşme türlerine ait hükümlerin ve diğer üçlü ilişkilere ait hükümlerin kıyasen; yabancı hukuk düzenlerinde getirilmiş çözümlerin ise yorum yoluyla uygulanması ile bu hukukî sorunlara çözüm bulmayı amaçlamaktadır. Bu çalışmanın birinci bölümünde genel olarak üçüncü kişi yararına sözleşme kavramı, kanuni düzenleme ve üçüncü kişi yararına sözleşmenin diğer üç köşeli ilişkilerden farkı incelenecektir. İkinci bölümde, üçüncü kişi yararına sözleşmenin özellik arz eden türü olan tam üçüncü kişi yararına sözleşmenin kuruluşu ve tarafların nitelikleri ele alınacaktır. Üçüncü kişinin hak kazanımı ve bunun sonuçları bu bölümde incelenecektir. Üçüncü bölümde sözleşme katılanları arasındaki ilişkiler ve üçüncü kişiye ifa ele alınacaktır. Dördüncü bölümde ise tam üçüncü kişi yararına sözleşmede borca aykırılık ve iade taleplerine yer verilecektir.
  • ItemOpen Access
    Külli halefiyet hallerinin vergi sorumluluğu açısından değerlendirilmesi
    (Bilkent University, 2019-07) Dayanç Kuzeyli, Nazlı Nilay
    Vergi sorumluluğu, vergi alacağına ilişkin maddi ve şekli ödevlerin yerine getirilmesinin, vergiyi doğuran olay kendi kişiliğinde gerçekleşmiş olmayan üçüncü kişilerden talep edilebilmesine imkân verir. Külli halefiyet ise, hak ve borçlarla birlikte tüm malvarlığının halefe intikal ettiği halefiyet türünü ifade eder. Külli halefiyet hallerinde, kendisine külli halefiyet sonucu bağlanan hukuki olay veya hukuki işlem gerçekleşmeden önceki vergi ödevlerinden halefin sorumluluğu, vergiyi doğuran olay, halefin kişiliğinde gerçekleşmediğinden, vergi sorumluluğu olarak değerlendirilebilecektir. Ölüm halinde, mirasçılar mirasbırakanın malvarlığını külli halefiyet yolu ile kazanırlar. Şirketlerin birleşme ve bölünme işlemlerinde de intikal külli halefiyet prensibine bağlı olarak gerçekleşir. Benzer şekilde, ticari işletmenin bir bütün olarak devrine imkan veren yine külli halefiyet prensibidir. Bu hallerin tamamında halefin sorumluluğu, vergi sorumluluğu hali olarak değerlendirilebilecektir. Anılan hallerin ortak özelliği, kendisine külli halefiyet sonucu bağlanmış hukuki olay veya hukuki işlem gerçekleşmeden önceki alacaklıların rızası aranmaksızın borçlunun değişmesidir. Bu açıdan bahis konusu haller, vergi hukuku ilişkisinin kamusal niteliği gereği, borçlunun iradi değişiminin mümkün olmaması kuralının istisnasını oluşturur. Vergi Usul Kanunu’nun 8. maddesinin 3. fıkrası uyarınca bu istisna, ancak vergi kanunlarıyla da kabul edilmesi halinde vergi borçlarını kapsayacaktır. Bununla birlikte, vergi hukukunun hem özel hukuk hem de kamu hukukunun etkili olduğu bir alan olması, külli halefiyetin hangi hallerde vergi kanunları tarafından kabul edilmiş olduğunun tespitini güçleştirmektedir. Vergi Usul Kanunu’nda, külli halefiyete ilişkin genel nitelikli bir hükmün olmaması, külli halefiyet ilkesine bağlanan sonuçlar ile vergilerin yasallığı ilkesini zaman zaman karşı karşıya getirmektedir. Külli halefiyetin vergi hukuku bağlamında iki yönlü etkisinden söz edilebilir. Bir yönü ile külli halefiyet, önceki borçlunun yerine yenisinin geçmesini sağlaması açısından, vergi ödevlerinin yerine getirilmesini güvence altına alır. Bununla birlikte külli halefiyet bir diğer yönü ile vergi yükümlüsüne ait hak ve borçların bir bütün olarak tek bir olay veya hukuki işlemle, kanunun aradığı özel şartların gerçekleşmesi aranmaksızın geçişini sağladığından, özel servet vergileri açısından bu güvencenin kısmen ortadan kalkmasına yol açar. Çalışmada vergi sorumluluğu genel olarak açıklandıktan sonra, adı geçen külli halefiyet halleri, bahsedilen sorunlar çerçevesinde tek tek incelenecektir. Ortaya çıkan sorunlar için de çeşitli öneriler sunulacaktır.
  • ItemOpen Access
    Anayasa mahkemesi kararlarında Kemalizm ve otoriterlik: analitik bir inceleme
    (Bilkent University, 2019-07) Alpbaz, Mustafa Mert
    Bu çalışmanın amacı Kemalizm’in Türkiye’deki anayasacılık hareketlerindeki rolünü ortaya koymaktır. Çalışmada Kemalizm’in bir ideoloji olarak Türkiye anayasalarına yansıması siyasi ve tarihi gelişmeler çerçevesinde incelenmiştir. Kemalizm’in ilkelerinin Anayasa Mahkemesi kararlarına nasıl yansıdığı tartışılmış, hangi ilkeler bakımından Anayasa Mahkemesi’nin “Kemalist” olarak nitelendirilebileceği ortaya konulmaya çalışılmıştır. Türkiye’de anayasa yargısının kuruluş süreci de parlamentodaki azınlıkların korunması düşüncesiyle açıklanmıştır. Bu sürecin açıklanmasında başvurulan merkez-çevre ilişkileri ile hegemonik koruma teorilerinin, Türkiye’deki sürece uymayan yönleri ele alınmıştır. Anayasa Mahkemesi kararları da bu teoriler yönünden ve “Kemalist otoriterlik” olgusu çerçevesinde değerlendirilmiştir.
  • ItemOpen Access
    Uluslararası hukukta gıda hakkı
    (Bilkent University, 2019-07) Peerzada, Rabia İlay
    Bu çalışmada, Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme başta olmak üzere insan haklarını korumaya yönelik farklı uluslararası antlaşmalarda ve yumuşak hukuk belgelerinde tanınmış olan gıda hakkının, normatif içeriği ve devletlere yüklediği yükümlülükler ele alınmıştır. Bu çerçevede, açlığın farklı biçimleri ve boyutları değerlendirilmekle birlikte, günümüzde gıda hakkı ihlallerinin ne şekillerde tezahür ettiği ortaya konulmuştur. Ayrıca, ihlaller karşısında uluslararası hukukta hâlihazırda var olan mekanizmalar kapsamlı bir şekilde değerlendirilmiştir. Son olarak, gıda hakkının herkes için etkin bir şekilde sağlanabilmesi için gerek uluslararası hukukta gerekse uluslararası hukuktan kaynaklanan yükümlülükleri yerine getirmenin araçlarından biri olan ulusal hukukta atılması gereken adımlar, olası çözüm önerileri olarak sunulmuştur.
  • ItemOpen Access
    The positive contract of inheritance and the problem of its binding effect
    (Bilkent University, 2019-01) Yakupoğlu, Sekine Derya
    Besides the unilateral freely revocable testamentary will, the second form of testamentary dispositions is the contract of inheritance. The contract of inheritance is on the one hand a form of testamentary disposition, and on the other hand a contract. Due to its nature, the inheritance contract is also referred to as a contract with dual character. By means of its binding character, the contract of inheritance constitutes a substantial alternative to the testamentary will. Taking into consideration the testator’s private autonomy in terms of private law, it is worth examining the significance of the binding effect of the contract of inheritance. The Turkish Civil Code Art. 527/1 states that the testator, by means of a contract of inheritance, commits to bequeath his estate or legacy to the other contracting party or IV a third party. This is the legal definition of the positive inheritance contract. These are the two main types of inheritance contracts, whereby the principle of numerus clausus does not apply. According to Art. 527/2 (ZGB Art. 494/2), the testator may freely dispose of his assets despite the concluded inheritance contract. However, testamentary dispositions or gifts that conflict with the obligations under the contract of inheritance are challengable. The binding effect of the contract of inheritance described in Art. 527/ 2 is highly controversial, and thus there are different opinions in literature and case law. The Turkish Civil Code Art. 527 is the translation of Art. 494 of the Swiss Civil Code. Therefore, this dissertation focuses primarily on the opinions expressed in the Turkish and Swiss legal systems and their case law with regard to the binding effect of the contract of inheritance. The dissertation also refers to German law to the extent where it is necessary.
  • ItemOpen Access
    Ultrahazardous activity liability of enterprises
    (Bilkent University, 2018-07) Alper, Gizem
    With the acceptance of the new Turkish Code of Obligations (TCO), the Turkish law-maker followed the trend in foreign laws and held enterprises with much stricter liabilities. The strictest type of liability, or no fault based liability is codified with a general rule in TCO for enterprises owners and operators who conduct a “ultrahazardous activity”. Strict liability is a controversial subject, for the tortfeasor, who is not at fault while causing the injury. This thesis joins the vibrant discussion about article 71 of the Turkish Code of Obligations. Though many subject in this matter have been discussed there is still much more to be debated. In this dissertation, the first chapter will examine the historical basis for strict liability, the historical development of general rules for strict liability and finally the strict liability types provided in Turkish Law. The second chapter will provide the information of how TCO Art. 71 will come into force. The elements of liability and the tortfeasor will be examined in this chapter. Finally the third chapter will present the scope of the liability, with emphases on liability for innovations and enterprise liability.