How Romani culture was subjected to stigmatization during the peak decline of the Ottoman Empire, and what were its harrowing effects in the following years?
Date
Editor(s)
Advisor
Supervisor
Co-Advisor
Co-Supervisor
Instructor
Source Title
Print ISSN
Electronic ISSN
Publisher
Volume
Issue
Pages
Language
Type
Journal Title
Journal ISSN
Volume Title
Attention Stats
Usage Stats
views
downloads
Series
Abstract
The Russo-Turkish War (1877-1878) was a tipping point for Romani culture in Türkiye after the decline of the Ottoman Empire. The war warranted immigration, and a significant inrush of Romani people occurred in Türkiye, which was one of the reasons why the community faced backlash and stigmatization in the later years. When the Ottoman empire was faring well and was at its zenith, the attitude toward the immigrants, the Romani people, was benign, and the Turks were living in a harmonious society where the Romani culture was celebrated copiously, especially in the palaces of the Sultans. Given the sheer number of immigrants that once settled in Türkiye, it was imminent for society to stir up as the opportunities were near zero to accommodate everyone. This eventually snowballed into a scenario where the Romani community was extensively neglected, targeted, and alienated, leaving them to resort to means that further deteriorated their condition in Türkiye.
Türk-Rus Savaşı (1877–1888), Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşünden sonra Türkiye'deki Roman kültürü için bir kırılma noktasıydı. Savaş, göçü teşvik etti ve Türkiye'de önemli bir Roman göç dalgası meydana geldi, bu da toplumun daha sonraki yıllarda tepki ve damgalanmaya maruz kalma nedenlerinden biriydi. Osmanlı İmparatorluğu zirvedeyken, göçmenlere ve Romanlara karşı tutum ılımlıydı ve Türkler Roman kültürünün özellikle Sultanların saraylarında büyük bir coşkuyla kutlandığı uyumlu bir toplumda yaşıyorlardı. Bir zamanlar Türkiye'ye yerleşen göçmenlerin sayısının fazlalığı göz önüne alındığında, herkesi barındıracak fırsatların neredeyse sıfır olduğu bir toplumda sarsıntı yaratması kaçınılmazdı. Bu, sonunda Roman toplumunun geniş çapta ihmal edildiği, hedef alındığı ve yabancılaştırıldığı bir senaryoya dönüştü ve Romanları Türkiye'deki durumlarını daha da kötüleştiren yollara başvurmaya zorladı.