Erken Cumhuriyet ve II. Dünya Savaşı yıllarında Türkiye’de görülen salgın hastalıklar ve mücadele yöntemleri

Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda, uzun süren savaşlar sebebiyle harabe haline gelen Anadolu’da bir yandan verem, tifüs, sıtma, trahom, frengi gibi bulaşıcı hastalıklarla mücadele ediliyordu. Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte bu hastalıklarla mücadele etmek için seferber olundu ve ilk yıllarda salgın hastalıklar kontrol altına alınabildi. Bu salgınlarla mücadele için önemli aşılar Türkiye’de devlet eliyle üretilirken, üretilmeyen ilaçlar ve aşılar yurt dışından ithal edildi, heyetler ve sağlık kuruluşları kuruldu. İkinci Dünya Savaşı için ilan edilen seferberlik ve savaşın neden olduğu ekonomik koşullarda salgın hastalıklar yaygınlaştı ve maddi yetersizlikler mücadeleyi olumsuz şekilde etkiledi.

When the Republic of Turkey was established, in Anatolia, which has become ruins due to the prolonged wars, epidemic diseases such as tuberculosis, typhus, malaria, trachoma and syphilis were being fought at the same time. With the declaration of the Republic, the government and society mobilized for combatting these diseases and in the early period they were able to take control of epidemics. While important vaccines were produced with government control, vaccines and medicines that could not be produced were imported from abroad, delegations and health councils were established. Mobilization declared for the Second World War and economic conditions caused the diseases to become widespread and financial insufficiency affected the combat negatively.