Browsing by Subject "Seventeenth century"
Now showing 1 - 4 of 4
- Results Per Page
- Sort Options
Item Open Access Evliyâ Çelebi'nin freng-pesend resim tutkusu(Institut National des Langues et Civilisations Orientales, 2013) Tezcan, N.Daha küçük yaşta Avrupa resmi ile tanışmış olduğu anlaşılan Evliyâ Çelebi, ileriki yaşlarında Güğümbaşı Mehemmed Efendi’den hat, nakkaş Hükmizâde Alî Beg’den de nakş yani resim öğrendiğini yazar. Ayrıca Seyahatnâme’nin çeşitli yerlerinde resimler yaptığını bildirir. İslamda resmin günah olduğu anlayışı karşısında tutucu olmayan Evliyâ, İstanbul esnaf alayındaki nakkaşları anlatırken, resim yapmanın İslam dininin şan ve şöhretine hizmet ettiğini, dolayısıyla nakş yapmanın mubah olduğuna dikkati çeker. Seyahatnâme’de geniş yer verdiği sanat eserlerini gözlemleme ve değerlendirme, onun seyahat kariyerinin ayrılmaz bir parçasıdır. Resim ve mimari, Evliyâ’nın ötekini gözlemlemede ve değerlendirmede en önem verdiği alandır. İster müslümanların olsun ister gayri müslimlerin olsun sanat eserlerinde üstâd-ı kâmilin yeteneğini görmüş, fark etmiş ve onun yaratısındaki başarıyı kavramaya çalışmıştır. Ötekinin sanat eserlerini görme, inceleyip anlama ve hatta yorumlama, aynı zamanda ötekinin dünyasını ve gücünü kavramada önemli bir ölçüt olmuştur. Seyahatnâme’de her ne kadar Freng / Frengistân kelimesinin kesin anlam ve sınırı belirlenemese de Avrupa ile özdeşleşen bu kelimenin kullanım alanları Evliyâ’nın Avrupa’ya, Avrupa sanatına bakışına bir ipucu vermektedir. Seyahatnâme’de Freng kelimesinin geçtiği bağlamlar tarandığında olumlu ve olumsuz iki doruk noktası dikkati çeker: Bir yanda Freng-i pür-ceng (barbar); Freng-i bed-reng (kötü işli); Freng-i pür-reng (hileci); öte yanda mimari ve resim sanatındaki değerlendirmelerinde kullandığı Freng-pesend kavramı. Freng-pesend, Seyahatnâme’de “Freng tarzı, stili / tekniği” “Freng zevki” “Freng yaratıcılığı” anlamlarında karşımıza çıkar. Avrupa’da Viyana, Kaşa (Kaschau / Kassa / Kosiče), Almanya (Korokonder?), Atina, Girit (Kreta) ve Sakız (Chios) adalarında, Adalya’da (Antalya) gördüğü resim, heykel, mimari eserlerinin sanatsal değerlendirmelerinde “Freng tarz ve tekniği”nin hayret verici olağanüstülüğünü dikkatli bir gözlem ile kavramaya ve yansıtmaya çalışır. Frengin resim sanatına duyduğu hayranlık ve hayreti, Doğu resminin en büyük üstadı sayılan Mani ve onun Erjeng adlı resim albumüyle karşılaştırarak değerlendirir. Böylece Freng ressamının yaratıcılık gücünü kendi kültüründen örnekleme ile somutlaştırmaya çalışır: üstâd-ı nakkâş-ı Fireng-i Mânî-i Erjeng. (Erjeng adlı eserin ressamı olan freng Mani/Mani gibi freng resim üstadı). Freng-pesend, mimari eserlerin değerlendirmelerinde freng mimari stili; freng tarzına ve zevkine uygun anlamlarına gelirken, resim sanatında ince bir ustalıkla yapılmış, renkli, mucizevi resimler anlamlarını içerir. Bu eserler karşısında resim yapma sanatından anlayanların hayretten parmaklarını ısıracaklarını söyler. Ve “Mânî” ile özdeşleştirdiği Avrupalı ressamın Doğu resmi karşısında daha üstün olduğunu açık bir ifadeyle dile getirir: ... hakkâ kim Freng tasvîre geldikde Hind ü Acem’e gâlibdir. Evliyâ, Manya’da Ali Paşa’nın isteği üzerine Osmanlı’nın yeni eline geçmiş olan Zarnata kalesinin “bütün binalarıyla Freng-pesend [Freng tarzında]” renk renk boyalarla bir resmini yapar. O, kendi yaptığı resmi de Freng-pesend olarak niteledirir ve bundan övünç duyar, ince bir ustalıkla (hayal-pesend) yaptığı binaları görenlerin hayretten parmaklarının ağızlarına götüreceklerini ifade eder. Evliyâ, Freng-pesend kavramını, kendisi için de bir ölçüt olarak kullanır. Kendi yaptığı resmi Freng-pesend olarak değerlendirmesi onun kişisel bağlamda kendisini resim alanında üstünlüğünü kabul ettiği Avrupa’yla ölçülendirdiğini gösterir.Item Open Access An Ottoman peace attempt at the Habsburg court during the Ottoman-Holy league war: Zülfikâr Efendi in Vienna, 1688-1693(2008) Yılmaz, YasirThe visit of Zülfikar Efendi to the Habsburg court in 1688 was a milestone in Ottoman diplomatic history. The Ottoman system had its own diplomatic means and manners for centuries preceding the 1680s but these methods would function effectively only as long as the Ottomans were strong enough to ignore the strength of their rivals. An empire which for centuries had practiced unilateral and nonreciprocal policy making and implementation in diplomatic affairs was now seeking peace at the court of the Habsburgs, while welcoming Anglo-Dutch mediation. This peace attempt marked the beginning of a new era for the Ottomans. From then on, they started considering the diplomatic rules and procedures followed by the European states in international arena, while this also marked the beginning of Ottomans’ gradual acceptance of European means and manners in many other issues.Item Open Access Sanctifying the robe: Punitive violence and the English press, 1650–1700(Palgrave Macmillan, London, 2004) Rosenberg, Philippe; Devereaux, S.; Griffiths, P.It has become almost commonplace to treat punishment as a self-contained sociological phenomenon to be interpreted in terms of sentences or patterns of prosecution. Unfortunately, this widespread approach tends to overlook how punitive power itself has been understood. Much like its ancient and medieval predecessors, modern punishment is supported by a set of rituals, rationales and explanations that serve to legitimize it. This symbolic apparatus not only underwrites punishment, but also marks it off as something distinct from ‘mere’ violence. Rationales are therefore every bit as crucial to the sociology of punishment as are the severity of sanctions, the frequency of punitive action, or the legal machinery that surround its application.Item Open Access Select document: the last will and testament of Diarmaid Ó Conchobhair, prior of Cluain Tuaiscirt na Sionna(Cambridge University Press, 2024-05-01) Thornton, David E.It was not common for members of religious orders in the late middle ages to make a last will and testament because profession as a regular removed their testamentary capacity. This article prints the Latin text of the testament of Brother Diarmaid Ó Conchobhair, prior of Cloontuskert na Sinna, O.S.A., County Roscommon, drawn up in 1462 and proved a year later in London, along with a translation. It also offers a discussion of the testament, including Ó Conchobhair’s stated intention of going on pilgrimage to Rome, in the light of otherevidence relating to both its testator and to the monastic orders in general in late medieval Ireland and England.