Browsing by Subject "Universal succession"
Now showing 1 - 3 of 3
Results Per Page
Sort Options
Item Open Access Dijital miras(Bilkent University, 2022-07) Yılmaz, İlaydaTeknolojide yaşanan gelişmelerle birlikte tüm işlemlerin internet üzerinden yapılması sonucunda kişiler arası yazışma, fotoğraf, video, ses gibi varlıklar analog dünya yerine dijital ortamda yer almaya başlamıştır. Kişiler hayattayken sahip olduğu dijital varlıklar üzerinde dilediği gibi tasarruf edebilirken, öldükten sonra bu varlıklar üzerindeki hakimiyetini kaybetmektedir. Bu durumda kişilerin ölümünden sonra söz konusu dijital varlıklara ne olacağı ve mirasçıların mirasbırakanın dijital varlıklarına erişmesinin mümkün olup olmadığı sorunu ortaya çıkmaktadır. Mirasçıların mirasbırakanın dijital varlıklarına erişebilmesi için külli halefiyet ilkesi, mirasbırakanın ve iletişim muhataplarının kişilik hakkı, haberleşmenin gizliliği, kişisel verilerin korunması ve servis sağlayıcılar ile kullanıcılar arasında yer alan ve dijital varlıkların akıbetini düzenleyen hükümlerin bulunduğu sözleşmelerin geçerliliği konuları incelenmelidir. Çalışmamızda bu kapsamda dijital varlıkların mirasbırakanın mirasçılarına intikal edip etmeyeceği konusu incelenecektir.Item Open Access Külli halefiyet hallerinin vergi sorumluluğu açısından değerlendirilmesi(Bilkent University, 2019-07) Dayanç Kuzeyli, Nazlı NilayVergi sorumluluğu, vergi alacağına ilişkin maddi ve şekli ödevlerin yerine getirilmesinin, vergiyi doğuran olay kendi kişiliğinde gerçekleşmiş olmayan üçüncü kişilerden talep edilebilmesine imkân verir. Külli halefiyet ise, hak ve borçlarla birlikte tüm malvarlığının halefe intikal ettiği halefiyet türünü ifade eder. Külli halefiyet hallerinde, kendisine külli halefiyet sonucu bağlanan hukuki olay veya hukuki işlem gerçekleşmeden önceki vergi ödevlerinden halefin sorumluluğu, vergiyi doğuran olay, halefin kişiliğinde gerçekleşmediğinden, vergi sorumluluğu olarak değerlendirilebilecektir. Ölüm halinde, mirasçılar mirasbırakanın malvarlığını külli halefiyet yolu ile kazanırlar. Şirketlerin birleşme ve bölünme işlemlerinde de intikal külli halefiyet prensibine bağlı olarak gerçekleşir. Benzer şekilde, ticari işletmenin bir bütün olarak devrine imkan veren yine külli halefiyet prensibidir. Bu hallerin tamamında halefin sorumluluğu, vergi sorumluluğu hali olarak değerlendirilebilecektir. Anılan hallerin ortak özelliği, kendisine külli halefiyet sonucu bağlanmış hukuki olay veya hukuki işlem gerçekleşmeden önceki alacaklıların rızası aranmaksızın borçlunun değişmesidir. Bu açıdan bahis konusu haller, vergi hukuku ilişkisinin kamusal niteliği gereği, borçlunun iradi değişiminin mümkün olmaması kuralının istisnasını oluşturur. Vergi Usul Kanunu’nun 8. maddesinin 3. fıkrası uyarınca bu istisna, ancak vergi kanunlarıyla da kabul edilmesi halinde vergi borçlarını kapsayacaktır. Bununla birlikte, vergi hukukunun hem özel hukuk hem de kamu hukukunun etkili olduğu bir alan olması, külli halefiyetin hangi hallerde vergi kanunları tarafından kabul edilmiş olduğunun tespitini güçleştirmektedir. Vergi Usul Kanunu’nda, külli halefiyete ilişkin genel nitelikli bir hükmün olmaması, külli halefiyet ilkesine bağlanan sonuçlar ile vergilerin yasallığı ilkesini zaman zaman karşı karşıya getirmektedir. Külli halefiyetin vergi hukuku bağlamında iki yönlü etkisinden söz edilebilir. Bir yönü ile külli halefiyet, önceki borçlunun yerine yenisinin geçmesini sağlaması açısından, vergi ödevlerinin yerine getirilmesini güvence altına alır. Bununla birlikte külli halefiyet bir diğer yönü ile vergi yükümlüsüne ait hak ve borçların bir bütün olarak tek bir olay veya hukuki işlemle, kanunun aradığı özel şartların gerçekleşmesi aranmaksızın geçişini sağladığından, özel servet vergileri açısından bu güvencenin kısmen ortadan kalkmasına yol açar. Çalışmada vergi sorumluluğu genel olarak açıklandıktan sonra, adı geçen külli halefiyet halleri, bahsedilen sorunlar çerçevesinde tek tek incelenecektir. Ortaya çıkan sorunlar için de çeşitli öneriler sunulacaktır.Item Open Access Ticari işletmenin bir ticaret şirketine dönüşmesinde ticari işletmeyi işletenin önceki borçlardan sorumluluğu(Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Hukuk Fakültesi, 2017) Hazıroğlu, Elif CemreTTK md. 194/2, ticari işletmenin bir ticaret şirketine dönüşmek üzere tür değiştirebileceğini öngörmekte ve bu halde TTK’nın ticaret şirketlerinin tür değiştirmesine ilişkin olarak sevk etmiş olduğu md. 182-193 hükümlerinin kıyasen uygulanacağını hükme bağlamaktadır. TTK’nın tür değiştirme hükümleri, hukuki biçimi değiştirilen şirketin aynı tüzel kişi olarak kesintiye uğramaksızın devam etmesini hedeflemektedir. Dolayısıyla cüz’i veya külli halefiyet ilkeleri uyarınca malvarlığı ve/veya işletmenin başka bir hukuk öznesine devrine ihtiyaç göstermeyen “biçim değiştirici tür değiştirme” modeli temel alınarak düzenlenmiştir. Ticari işletmenin tüzel kişiliğinin bulunmaması, bu modelin ticari işletmenin bir ticaret şirketine dönüşmesine kıyasen de olsa uygulanabilirliğinin sorgulanmasına neden olabilmektedir. Öte yandan, anılan sorun, İsviçre hukukunda tüzel kişiliği bulunmayan şahıs şirketlerinin tüzel kişiliği haiz ticaret şirketlerine biçim değiştirici tür değiştirme modeline uygun olarak dönüşmesini açıklamaya hizmet eden hukuki fiksiyon ile aşılabilir. Böylece, kanun koyucunun iradesine uygun olarak, ticari işletmenin bir ticaret şirketine dönüşmesi halinde de işletmesini dönüştüren tacirin sorumluluk rejimi, TTK md. 194/2 hükmünün atıf yaptığı tür değiştirme hükümleri arasında yer alan TTK md. 158 düzenlemesine göre belirlenebilecektir. Anılan hüküm, TBK md. 202 hükmünden farklı olarak, sorumluluğu bir yıl daha uzatmakta, öte yandan, müteselsil sorumluluk yerine önceki sorumluluğun devamını öngörmektedir. Sorumluluğun kapsamına ilişkin bu farklılık, ticari işletmeyi işleten tacir işletmenin borçlarından her halükârda tüm malvarlığı ile sorumlu olduğundan, ticari işletmeyi işleten bakımından bir avantaj yaratmamaktadır.