Browsing by Subject "Tanzimat romanları"
Now showing 1 - 2 of 2
- Results Per Page
- Sort Options
Item Open Access Bireyselleşme/özerkleşme istenci üzerinden 19. yüzyıl Osmanlı modernleşmesi(2019-10) Uzbilek Akkuş, MügeBu çalışmada, 19. yüzyılda üretilen Tanzimat romanlarının bireyselleşme/özerkleşme istenci üzerinden okunabileceği düşüncesi ele alınmıştır. Taaşşuk-ı Talat ve Fıtnat (1872), Müsâmeretnâme (1872), Hasan Mellah (1874), İntibah (1874) romanları karşılaştırmalı olarak incelenmiştir. Bir “olay” olarak babasızlık ve aşk, bir “eylem” olarak benlik/nefs, vicdan ve irade savaşı, öznenin intikamı ve intiharı, bir “beyan” olarak öznenin kıssadan hissesi bahsi ile incelenen romanlarda; dönem sonu kuşağının kapıldığı özerk ve öznel var oluş arzusu, bu arzunun karşılaştığı zorluklar ve mücadele sırasında görünür hale gelen zafiyetlere dikkat çekilmiştir. Yapılan bu inceleme ile yalnızca erkek karakterlerin değil, kadın karakterlerin de “kendi” arzuları için benliklerini yeniden tanımlama çabası içerisinde olduklarını göstermek hedeflenmiştir. Böylece dönem romanlarına ilişkin yinelenen bakış açıları yerine farklı bir yaklaşım geliştirerek her türden yetkenin denetimi ve tehdidi karşısında itaate tâbi olmak yerine, etken ve iradi bir varoluş mücadelesinin yürütüldüğüne, karakterlerin edilgin olmadığına dikkat çekilmiştir. Yürütülen bu mücadele ile çağın gerisinde kalan uygulama ve düzenlemeler kadar, davranış ve düşünce modlarının da tasfiyesi için eleştiri ve özeleştiriden yana bir talebin, okuyucu dikkatine sunulduğu bu çalışmada ele alınan bir diğer konudur. Geleneksel zihin yapısına göre biçim verilen özne üretim biçiminin değişmekte olduğuna da işaret eden bu mücadeleler aracılığıyla modern zihin yapısı ile etkileşime giren öznelerin; “eşitlik”, “hak”, “hürriyet”, “özgürlük”, “özerklik” ve “adalet” kavramlarını müzakere inisiyatifi aldıkları ve bu inisiyatifin özneden özneye değişebildiği ortaya konmuştur. Romanlardaki erkek ve kadın öznelerin erginleşme niyetlerine yönelik arzuyu netleştiren bu mücadelelerin, aynı zamanda Osmanlı‟nın 19. yüzyılda ciddiyet kazanan bekâ savaşımı ile de koşut olduğu tepit edilmiştir. Bu bağlamda, özerk ve öznel var oluş arzusunun yalnızca romanlarda değil, siyasal alanda da gözlemlenebileceği saptanmıştır. Sonuç olarak Osmanlı‟nın 19. yüzyılda deneyimlediği sürecin; hem siyasal, hem de sosyo-kültürel alanda özgün bir modernleşme olduğu, bu deneyimden pay alan öznelerin ise gerek “kendi” arzuları için gerek imparatorluk bekâsı adına değerli bir mücadele verdikleri kanıtlanmıştır.Item Open Access Halk hikâyelerinden tanzimat romanlarına gerçekçiliğin boyutları(Geleneksel Yayıncılık, 2011) Erdem, S.Celâleddin Harzemşah’ın ön sözünde –Tanzimat düşüncesinin edebi alandaki en önemli ve temsil niteliği en yüksek örneklerinden birinde- Namık Kemal’in gerçekçi bir anlatımın başat nitelikleri üzerine düşünceleri, geleneksel Türk halk anlatılarındaki gerçekçilik anlayışı ile Tanzimat aydınlarının gerçekçilik algılarının oldukça keskin bir çatışma içinde olduğunu ortaya koyar. Namık Kemal’in bu ön sözde geleneksel halk anlatılarına yaklaşımı işaret eder ki Tanzimat aydınları; halk anlatılarını -olağanüstü unsurların sıkça görülmesi nedeniyle- gerçekçi anlatılar olarak kabul etmiyordu. Açıktır ki; Namık Kemal’in gerçekçiliğe bakışı, anlatmanın ve anlatıların en üst düzeyde “Batı”lılaşması güdüsüyle belirlenmiş ve sınırlanmıştır. Bu nedenle –ona göre- gerçeğin gerçekçi bir aktarımı geleneksel anlatı yoluyla mümkün değildir. Bu yazıda ise Namık Kemal’in ve onun temsil ettiği Tanzimat aydınlarının gerçekçilik üzerine görüşlerinin –tek ve “Batı”lı/“Batı” kaynaklı bir gerçekçilik anlayışının- aksine gerçekçiliğin birçok formu, boyutu olduğu ve bunların büyük çoğunluğunun halk anlatılarında (bu anlatıların en yaygın örneği olan halk hikâyelerinden hareket edilerek) düzenli bir şekilde görüldüğü savunulacaktır. Bunu göstermek amacıyla, halk hikâyelerinden realist halk hikâyelerine ve Tanzimat romanlarına uzanan anlatı geleneğini kapsayan bir tartışma aracılığıyla, bir anlatının gerçekçilik özelliklerinin gözlemlenebileceği gerçekçilik boyutları incelenecektir. Yazının asıl amacı halk hikâyelerinin de en az Tanzimat romanları kadar gerçek ve gerçekçi olduğunu ortaya koymaktır.